[Önceki]
|
[Sonraki]
2. Gün
İkinci
güne kahvaltıdan sonra çantalarımızı motor başına sürükleyerek
başladık. Geziden sonra eve geri dönünce çantaların toplam 24 kilo
tuttuğunu görecektim.


Aslında
bu gün için hedefimiz Antalya idi ve bunu da popüler güzergahı takip
ederek yapacaktık. Fakat daha sonra, bize yakışan geze geze, göre göre
gitmek olduğundan Akşehiri'i ve Kovada Gölü'nü görecek bir rotada karar
kıldık.



Afyon
çıkışında hava bir iki damla attıysa da biz "Hadi leen." deyip devam
ettik. Sıkıcı sayılabilecek bir yoldu. Gerçi anlaşmış olduğumuz 80 km/s
seyir hızını tutturmaya çalışırken pek farkına varmadım. Sonradan da
zaten elim alışınca hep otomatik olarak 80 ile gider oldum.
Akşehir gelmiştik. Nasreddin Hoca'yı ziyarete gittik.
Nasreddin Hoca'ya "Dünya'nın merkezi neresidir?" diye sormuşlar.
"Tam ayağımın altı..." demiş. "İnanmayan gelsin ölçsün."

Hocanın Türbesinin kapısı var ama duvarı yok... Hocaya da yakışan böyle
esprili bir türbe tabii.


Bu arkadaş mezarlıkta dolaşıyordu. Dikkat ederseniz kaldırıma
tırmanabiliyor. 

Mezarlık önündeki kavşakta hocanın bir heykeli var.

Akşehir'den yolumuza Eğirdir istikametinde devam ediyoruz.
Tırmanışımızın başı...


Şehir biraz uzakta kalmış.

Bu
noktadan sonra virajlı, dik bir tırmanış başladı. Daha ileride ise bizi
mıcır karşıladı. Ben öndeyim. Verdim gazı. Gaz vere vere gittiğimden
fotograf için durmadık. Manzara çok güzeldi. Kayalık bir vadi
yamacında gidiyorduk. Fotograf için durduğumuz yerde ise manzarayı
biraz ıskalamış durumdayız.


Bir süre sonra Eğirdir gölü görünmeye başlıyor. Az sonra da yol gölün
kıyısından seyretmeye başlıyor.


Yol, bu esnada hızlı virajları ve göle yüksekten bakışı ile keyif verdi.


Gölün suları berrak ve rengi de çok güzel.

Eğirdir ve karaya bağlanmış olan ada karşıdan görünmeye başladı.

Hedefimiz
öğle yemeğini bu adada yemekti. Aslında Kovada sapağı daha berideydi.
Sapaktan biraz ilerde benzinimizi aldık. Sonra şehir içinden adaya
giden yolu zahmet çekmeden bulup adaya gittik. Bir tur attıktan sonra
mekana yerleştik.
Yemek mekanımız burada:

göl kıyısındaki bir masaya kurulduk.

Salatamız... Yahu Harun'u kötü çekmişim bu resimde . 

Ve yemek... Balık neydi yahu?

Balık mükemmeldi. Hani yanında bira yuvarlamamak için kendimi zor
tuttum.
Geri
dönüp Kovada sapağına giriyoruz. Burada manzara müthiş. Yollar dar ve
çok virajlı. en dar vadilerin olduğu yerde çekilmiş fotoğrafımız yok
ama olanlar da yeterli olur herrhalde. Fotograflari Egirdir'den 30 km
sonra çekmişiz.
Yolun ucu görünmeyen virajlarından dolayı
yavaşlayınca dengelemek için aralarda gaza asıldım. Aralarda viraj
öncesi yada sonrasındaki toz toprak ise olaya tüy dikti. Hızımı ikisine
göre ayarlamakla meşguldüm hep. "Virajdan önce kum varsa erken fren
yap, sonrası kirlidir diye temkinli ol. Bitiminde olabilidiğince
gazla..."


Yol, böyle bir doğanın içinden geçiyordu.

Artık yol Antalya yoluna bağlandı bağlanacak...


Antalya
yolunda içimizdeki viraj özlemi depreşti. Bir süre sonra Karşımıza
Karacaören barajı çıktı. Harun aniden durunca ben kabak gibi baraj
üstünde durabildim... Oradaki görevliler "Burada durulmaz."
deyince
fotoğraflarımı ilerde çektim..


Durduğum yer:

Yola
devam edip Antalya'ya vardık. Öğretmenevini bulmak kolay olmadı. Her
nedense burada araçlar koca yola sığamadı ve bizi geçerken direksiyonu
üzerimize kırdılar. Şehiri geçene kadar ben bunlardan üç tane saydım,
biri de bayan olmak üzere...
Öğretmenevine yerleştikten sonra Harun ile birlikte havuz başında birer
bira yuvarladık.

Sonrasında da yakındaki bir kebapçıya daldık.
(Daha fazla fotograf için: http://www.eylemcengiz.com/etkinlik/2007_05_28__tour/index2.html
)
[Önceki]
|
[Sonraki]